top of page

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi:


Kırım Kongo Kanamalı Ateşi

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına neden olan virüse kırım kongo kanamalı ateşi virüsü adı verilmektedir. KKKA virüsü kenelerden insanlara bulaşmaktadır. Ateş ve kanamalarla seyreden bu hastalık dünyada %30 ölümcül iken ülkemizde bu oran %5 olarak tespit edilmiştir.

Hayvanlarda bulunan bu virüs hayvanlarda hastalık yapmazken insanlarda ölümcül seyredebilmektedir. Özellikle yaz aylarında kenelerin ortaya çıkmasıyla beraber hayvanlardaki bu virüs keneler yoluyla insanlara bulaşmaktadır.


Hastalık ilk kez II. Dünya Savaşı sırasında 1944 yılında Kırım'da ortaya çıkmış, o zamanlar kene ile ilişkisi gösterilmiştir. Kongo'da 1956 yılında ortaya çıkan olgulardan tanımlanan virüsün, 1944 yılında Kırım'daki hastalardan izole edilen virüsle aynı virüs olduğunun anlaşılması üzerine 1969 yılında hastalığın adı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) olarak belirlenmiştir.


Ülkemizde ilk olgular 2002 yılında Haziran ayında Tokat ilinde rapor edilmeye başlanmıştır. Hastalık Türkiye’de Tokat, Sivas, Gümüşhane, Amasya, Yozgat ve Çorum illerinde daha sık görülmekle birlikte son yıllarda batı illerinden ve çevre illerden olgu bildirimleri başlamıştır.


Bulaş Yolları

  • Hyalomma cinsi kenelerin tutunması veya ezilmesi (kene kırma)

  • Viremik dönemdeki hayvanların kan ve dokuları ile temas

  • Akut dönemdeki hasta kanı veya enfekte sekresyonları (ter, tükrük, kusmuk, idrar, gaita vb tüm sekresyonlar) ile temas

  • Virüs ile kontamine araç ve gereçlerle temas

  • Solunum ile damlacık yolu

  • İnfekte sütün içilmesi

  • Anneden bebeğe gebelik döneminde geçiş


Hastalığın Doğal Seyri


İnsanlar, bugüne kadar hastalığın tanımlandığı tek konakçılardır. Enfekte olanların hasta olma olasılıkları 0.215’tir, diğer bir ifadeyle, enfekte olan her beş kişiden birinde hastalık gelişmektedir. KKKA enfeksiyonunun tipik seyri 4 ana bölümde tanımlanır: inkübasyon, prehemorajik, hemorajik ve konvalesan dönem


İnkübasyon (Kuluçka) dönemi;

Maruziyet şekli, viral yük ve hastaya ait özelliklere bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Kene ısırması sonrası virüsün alındığı durumlarda, genellikle 1-3 gün olmakla beraber bu süre en fazla 9 gündür. Virüs enfekte kan, salgı veya diğer dokulara doğrudan temas sonucu bulaşmış ise bu süre, ortalama 5-6 gün, en fazla 13 gündür. Alınan virüs yükü, ölümcül seyreden olgularda fazla olduğu için inkübasyon dönemi oldukça kısadır.


Prehemorajik dönem (Kanama Öncesi Dönem);

İnkübasyon döneminden sonra, ani yükselen ateş, halsizlik, iştahsızlık, baş ağrısı, baş dönmesi, kas ve eklem ağrıları yakınmaları ile başlar. Bazı olgularda bulantı, kusma, ishal eşlik edebilir. Ateşin 40°C’ye kadar yükselebileceği bu dönem 1-7 gün ortalama 3 gün kadar sürebilir. Yüz, boyun ve göğüste kızarıklık, skleralarda konjesyon ve konjonktivitin bu bulgulara eşlik edebileceği bildirilmektedir. Bazı hastalara prehemorajik dönemde nonspesifik semptomlar nedeniyle pnömoni veya gastroenterit için tedavi verilebilir. Bu dönemden sonra hastaların büyük çoğunluğu iyileşir.


Hemorajik Dönem (Kanamalı Dönem);

Genellikle hastalık başlangıcından 3-6 gün sonra gelişmektedir. Hemorajik ateşler arasında klinik olarak en ciddi kanama ve ekimoza neden olan formu KKKA’tir. Hemorajik bulgular arasında en sık burun kanaması (epistaksis), peteşi, ekimoz, mide kanaması (melena), diş eti kanaması ve hematom gözlenmektedir. Hemoptizi, hematüri, hematemez, hematokezya, melena, vajinal kanama görülebilir. Etkilenen diğer organlar arasında bulunan akciğer ve beyinde kanama olabilir. Periton boşluğuna kanama olabilir, hematomlar görülebilir. Hepatomegali, splenomegali, hepatorenal yetmezlik, akut solunum sıkıntısı, şok, sepsis ve DIK’e bağlı semptomlar gelişebilir. Ölüm genelde ikinci haftada olur. Bradikardi, hipotansiyon gibi kardiyovasküler semptomlar görülebilir.


Konvalesan dönem;

Hastalık başlangıcından itibaren yaklaşık 10-20. günlerde görülür. Bu dönemde taşikardi, işitme kaybı, saç dökülmesi, polinörit, nefes almada güçlük, ağız kuruluğu, görmede azalma, hafıza kaybı gibi birçok sistemi etkileyen bulgular görülebilir. KKKA hastalığı tekrarlamaz, bağışıklık bırakır.


  • İyileşme genelde hastalığın 9. veya 10. günlerinde olur. İyileşme dönemi uzun sürer. Ölümler ise genellikle klinik bulguların ikinci haftasında görülür ve hastalar çoklu organ yetmezliği tablosu nedeniyle kaybedilir.

Tanı

Hastalığın ilk 5 gününde kan ve dokulardan alınan örneklerden PCR yöntemi ile tanı konulmaktadır.


Tedavi

KKKA hastalığının tedavi seçenekleri sınırlıdır. Spesifik antiviral tedavisi bulunmamaktadır ancak ribavirin kullanılmaktadır. Destek tedavisi, en önemli tedavi yaklaşımıdır. Bu kapsamda, sıvı ve elektrolit dengesinin takibi, elektrolit bozukluklarının düzeltilmesi, oksijenizasyon, trombosit, taze donmuş plazma, eritrosit süspansiyonu verilmesi, sekonder enfeksiyonların uygun tedavisi sayılabilir. Etkin destek tedavisi açısından hastalar yakından izlenmelidir.


Hastanın invaziv girişimlerden, intramüsküler enjeksiyonlardan kaçınılmalıdır. Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar (ağrı kesici) kullanılmamalıdır. Ateş ve ağrı varsa oral veya intravenöz parasetamol verilebilir. Gastrointestinal sistem kanamasını önlemek için proton pompa inhibitörleri (mide koruyucu) önerilmektedir.


Risk faktörleri


Keneler ve omurgalılar arasındaki döngüde son halkayı oluşturabilecek olan kişiler risk grubunda yer almaktadır. Kırsal bölgede yaşayan, tarım ve hayvancılık ile uğraşan, son iki hafta içinde endemik bölgeye seyahat eden, piknik yapan kişilerde kene tutunma öyküsü olması çok önemlidir. Çevrede benzer hastalığı olan kişilerin varlığı, hasta olan kişilerin kanlı vücut sıvılarıyla temas olup olmadığı sorgulanmalıdır. Kene tutunma öyküsü, yaklaşık %70-75 hastadan alınabilmektedir. En büyük risk grubunu, endemik bölgede yaşayan, tarım ve/veya hayvancılıkla uğraşanlar oluşturmaktadır. Ülkemizdeki salgında olguların yaklaşık %90’ı çiftçilikle uğraşanlardır. En çok etkilenen ikinci grup sağlık çalışanlarıdır. Kanaması olan KKKA lı hastanın tedavisi sırasında sağlık personeli, enfeksiyonun bulaşması açısından ciddi risk taşımaktadırlar. Ayrıca kasaplar, mezbaha çalışanları, askerler ve veterinerler yüksek risk altındadırlar.


Korunma


Hastalıktan korunmada en önemli yol kenenin aktif olduğu ilkbahardan sonbahara kadar olan dönemde kene popülasyonunun yoğun olduğu alanlardan uzak durmaktır. Bunun dışında zorunlu durumlarda kişilerin kendi koruma önlemlerini almaları önerilmektedir. Açık renkli giysiler giyinilmeli ve kenenin tutunmasını engelleyecek şekilde giyinilmelidir. Giysilerin ve deri yüzeyinin düzenli olarak kene açısından kontrolü yapılmalı ve kene tutunmasının olması durumunda kene bir bütün olarak çıkarılmalıdır.


Kenenin usulüne uygun çıkarılması


Vücuda yapışan keneler ucu eğri pense veya cımbızla kenenin ağız kısmından tutularak çivi çıkarır tarzda ve dik bir şekilde kafası koparılmadan ve ezilmeden çıkarılmalıdır.


Kimyasal maddelerin kullanımı kenenin kusmasına ve daha fazla virüsün bulaşmasına yol açacağından kenenin üzerine alkol, eter, sabun vs sürülmemeli, kimyasal veya fiziksel ajan uygulanmamalıdır. Kenenin ezilmemesine özen gösterilmelidir.




Endemik bölgelerde hastanede çalışan sağlık çalışanları, özellikle ağız, burun, dişeti, vajina ve enjeksiyon yerinden kanaması olan hastaların takibi sırasında ciddi risk altındadırlar. Sağlık çalışanlarına KKKA enfeksiyonu bulaşı ve ölümler, toplumdaki salgınlarla paralel olarak bildirilmektedir.


Cenaze işlemleri; hasta öldüğünde temas en aza indirilmeli, cenazeyi hazırlayacak olan kişi koruyucu önlemler (plastik önlük, kalın eldiven, maske, gözlük vb.) almalı, ceset yıkandıktan sonra 1/10'luk çamaşır suyu çözeltisi ile spreylenmeli, ceset torbasına konarak kapatılmalı ve 1/10'luk çamaşır suyu çözeltisi ile tekrar spreylenmelidir. Cenaze daha sonra tabutlanmalı ve mühürlenmeli, tabutun açılmasına müsaade edilmemelidir.


bottom of page